4 Mart 2011 Cuma

Fener-Balat

Eminim birçoğunuzun duyduğu, merak bile etmediği, ancak görmediği için ne yazık ki çok şey kaybettiği bir semt Fener ve Balat...
Aslında ne kadar yakınsan o kadar uzaksın sözünü anımsatan bir gerçekliği var bu semtin. Heryere yakın ama, nasılsa yakın ve önemsiz diye de bir o kadar uzak. Pek kimsenin yolu düşmez bu semte sanırım, çünkü sahilinde yürürken fark ettim ki inanılmaz bir araç trafiğine rağmen aslında nerdeyse hiç yayası yok bu semtin. O canım deniz kenarı, iskeleleri, parkları, belediye tesisleri ile yalnız içine kapanık bir semt. Ben de bir iki defa önünden geçmiştim aslında vakt-i zamanında, ancak bu sefer çok yakın bir arkadaşımın yeni açtığı dükkanını ziyarete gittiğimden dolayı semtte vakit geçirmek şansını yakaladım. İyiki de yakaladım. Öncelikle inanılmaz bir sahili var bu semtin, yanı başında yemyeşil bir parkın eşlik ettiği uzunca bir yürüyüş yolu olan, seyrekten balıkçıların avlandığı ve takaların bağlandığı. Sonra her adımda tarihi dokusuyla sizi büyüleyen bir manzara ekleyin, bir yanı deniz diğer yanı tarih olsun; hatta mahalle aralarına girdikçe çocukluğumuzda izlediğimiz Perihan abla dizisine benzer görüntülerle geçmişten günümüze bozulmadan kalmış bir semt düşünün. Kıyısında o muhteşem bulgar kilisesi (ki ben katedral bile olur dedim bu güzellik için), tepesinde meşhur insanı rengiyle büyüleyen Kırmızı Mektep ile daha bir güzel. Eminönünden yürüyerek bir 30 dakikada varabileceğiniz kadar yakın ve bir o kadar güzel bir semt burası. Belediyenin tesislerinde ucuz ve oldukça lezzetli yemekleri, güzel bir servis eşliğinde denize nazır yiyebileceğiniz de bir semt burası. Sonra çok sevgili arkadaşım ve ailesinin işlettiği güzel mi güzel dükkanı Nicomedian'da sıcak bir sohbet eşliğinde kahvelerinizi yudumlayıp, ev yapımı leziz tatlılarını yerken aynı zamanda hediyelik eşyalarda bakabileceğiniz bir semt burası. Kısaca kaçırılmayacak bir başka diyar.
Gidin ve kaybolun; bana çok teşekkür edeceksiniz ;)

27 Şubat 2011 Pazar

Taksim'de hotspot Kitchenette


Herzaman sizler için en güzelini seçmek adına, yeni bir tecrübemi paylaşmak istiyorum. Eğer aradığınız biraz kalite, sakince çalışabileceğiniz veya sohbet edebileceğiniz bir ortam ve ortalama fiyatlar ise; Taksim Kitchenette tam sizlere göre...

 Klasik ve şık bir dekorasyon ile donatılmış bu mekan, Taksim gibi bir yer için biraz fazla kaçabilir; ancak kaliteden ödün vermem diyorsanız, burası sizleri bekliyor. Lezzetler açısından çok büyük beklentilere girilmemeli, ancak teknik açıdan başarısız değil tatlar (yani kötü değil, şahane hiç değil). Fiyatlar Taksim için fazlaca olsa bile, mutlaka kaliteli olsun diyenler için meydandaki ender seçeneklerden biri. Fiyatlar hakkında küçük bilgiler verirsem; ana yemek için 20-40 tl, alkolsüz içecekler 6-10 tl, şarap kadeh 15-20 tl (ortalamanın oldukça üzerinde), tatlı 10-15 tl civarında...

Eğer arkadaşlarınızı beklerken bir kahve içer ve belki sevdiğiniz yazarınıza da denk gelirsem derseniz; görüşmek dileğiyle ;)

24 Şubat 2011 Perşembe

Sanatta Boyut Atlamak

Yine sizlere en yeni trendleri taşıyan web siteniz aracılığıyla 3.boyutta son noktayı aktarıyoruz..
Artık tüm sanat dalları birbirinin içine girip yeni füzyon sanatı oluşturmaya başladılar. İşte bunlardan biri de resim sanatının 3. boyutunda saklı. Birbirinin ardısıra duran düzlemsel cam parçaları bir sanal 3 boyut oluşturarak ressama perspektif yaratıyor. Ancak zor olan bu her boyutun ayrı ayrı planlanarak boyanması. Gerçekten büyük bir yetenek, ön görü ve iq isteyen bir çalışma.
Bizden ve yeni haberlerimizden çok uzaklaşmayın...

22 Şubat 2011 Salı

Çok yakında şişmanlık ve tüm diğer sorunlar bu şırıngayla sona erecek!

Milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine sebep olan obezite kaynaklı metabolik sendrom, kalp krizi ve şeker hastalığı yakında tarih olacak.
Danimarkalı bir ilaç firmasının ürettiği iğne mucize yaratacak cinsten. İğnenin içeriğinde Liraglutide isimli bir madde var. Bu maddenin, kan basıncını düşürdüğü, kolesterolü düzenlediği ve diyabet hastalığına da iyi geldiği belirtildi. İğne 550'den fazla obezite hastası tarafından denendi. Denemeler sonunda başarılı olduğu görüldü. Cilt altı yağ dokusuna enjekte edilerek kullanılan ilaç bir çok hastalığa son getirecek.

Ek bilgi: Bir çok hastalığı tedavi eden bu iğnenin, aynı zamanda altı ay içinde iki beden incelmeyi sağlayacak yan etkilere sahip olduğu bildirildi.

Bigburger

Dünyanın en leziz, yağsız ve sağlıklı burgerini yemeye hazırsanız, işte bir Tommytrend klasiği; Bigburger...
Sizde benim gibi burgerlere karşı inanılmaz bir sevgi besliyorsanız, üzülmeye gerek yok. İşte size süper lezzetli ve light bir bigburger tarifi.
Malzemeler:
150 gram bonfileden çift çekilmiş kıyma (hem yağsız bir ettir, hem de ineğin en lezzetli kısmıdır)
1 yumurta
1 büyük soğan
1 domates
2 dilim light kaşar
1 Hamburger ekmeği (Uno olsun çünkü vitamin ve kalsiyum katkılı)
Marul, acı sos (metabolizmayı hızlandırır), kırmızı biber, karabiber, kimyon, sarımsak, tuz (sodyumu düşük), galeta unu
Yapılışı: Yumurta'nın sarısını alıp kıyma ile yoğurun, karışıma yarım rende soğan ve sarımsak ekleyin, yarım çay kaşığı kırmızı biber, karabiber, kimyon ve tuz ekleyin ve iyice karıştırın daha sonra suyunu çekecek ve köfte kıvamına gelecek kadar galeta unu ekleyiniz. Hazırladığınız kalın köfteyi ızgarada yağsız pişiriniz. daha sonra Burgerin içine soğan dilimi , domates dilimi ve yeşillik ekleyin köfteyi koyup üzerine kaşar dilimlerini ekleyip, acı sos ile servis ediniz.
Kalori değeri: 500 kcal (burger king veya mc donalds kalorisinin yarısına denk gelir)
Protein değeri 50 gram
Yağ değeri: 15 g ram
Karbonhidrat değeri, 60 gram
Hepinize sağlıklı afiyet dolu günler...

Pizza'dan mı sağlığımızdan mı vazgeçelim?

Cevap basit; Hiçbiri!

Günümüzde kimsenin bu soruya vermeyeceği cevabı verdiğimi biliyorum. Lakin bazı basit kurallarla kilo aldırmayan pizza yapmanız mümkün. Pizzada kalorinin en büyük kısmını hamur oluşturur, oysa ki lezzetin büyük kısmını üzerindeki malzeme vermektedir. İşte bu yüzden sağlığımızdan vaz geçmeden, lezzeti yakalamak adına, bu sabah taze taze yaptığım ve sadece 500 kalori değerinde (günde 1500-2000 kalori ihtiyacımız var) kocaman bir pizza tarifi geliyor. Bu arada gerçek italyan pizzaları ince çıtır hamur üzerine yapılmış karışımlardan oluşur, bunu da hatırlatmak istedim ki yiyeceğimiz şey çakma bir pizza tarifi değil, tamamen orjinal bir pizza tarifidir. Artık her markette kolayca bulabileceğiniz tortilla ekmeğinden alarak pizzamıza başlıyoruz. Tortilla ekmeğinin bir dilimi 65 gram olup oldukça az hamur içerir. Üzerinize hazırlayacağımız ufak bir karışımla (salça, sarımsak, acı biber, su ve tuz) lezzet verip, pizza sosumuzu sürüyoruz. Ardından üzerine arzuya göre kekik ve fesleğen serpip, az yağlı kaşar dilimlerimizi, pastırma dilimlerimizi (en az yağlı şarküteri ürünü olduğundan) serip, arzuya göre yeşil biber, zeytin, mantar ve mısır ekliyoruz. 220 derece önceden ısıtılmış fırında 5 dakika peynir eriyip hamur çıtırlaşana kadar bekletiyorsunuz. Ve işte müthiş 500 kalorilik sağlıklı pizzanız hazır, hem de orijinal italyan damak tadıyla.

Unutmayın, güzel yaşamak için her zaman bir şeçenek daha vardır!

Uzun yaşamak mı yoksa kaliteli yaşamak mı?

Son dönemlerde sürekli yazılan uzun yaşam yazılarını okumaktan oldukça sıkıldım. 100 yaşına gelen insanlara nasıl başardıkları sorulur ve bu övgüyle referans olarak bizlere anlatılır. Peki gerçekten 100 yaşına kadar yaşamak önemli midir? O denli yaşlı ve sağlıksız, birilerine muhtaç halde var olmak, gerçekten var olmak mıdır?
Yapılan araştırmaları incelediğinizde uzun yaşam için sırları okuduğunuzda, farkına varıyorsunuz ki aslında bu insanlar gece hayatı yaşamamış, sık seyahate etmemiş (seyahat ölüm riskini arttırıyor), motora binmeye özenim yapmamış (isteklerini ertelemiş ve ölüm riskini azaltmış), yemek istediği çoğu şeyi tatmamışlardır. Peki sırf 100 yaşına kadar yaşamak adına tüm hayatımızı bir fanusta yaşıyormuşçasına zevklerden ve renklerden arındırmalımıyız? Kişisel düşüncem tamamen denge üzerine kurulmuş, ne efsanevi oyuncu James Dean gibi hızlı yaşayıp genç ölmeli ne de 100 yaşına kadar bitkisel bir hayat sürmeli. Evet sağlığımıza dikkat etmeliyiz, çünkü ne zaman öleceğimizi ve genetik olarak ne hastalıklara yatkın olduğumuzu bilmiyoruz; ancak şunu da unutmamalıyız ki hayata birkez geliyoruz ve doya doya yaşamadıktan sonra yaşamanın ne anlamı kalır.
Ne 100 yaşına kadar silik yaşayın, ne de James Dean gibi genç yaşta ölmüş bir efsane olarak kalın.